UYGARLIKLARIN ORTAYA ÇIKIŞI
Uygarlık veya medeniyet, bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder. Uygar kelimesi, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi olan Uygurlardan gelmektedir. Medeniyet ve uygarlık kavramları çoğunlukla aynı anlamda kullanılmakla birlikte, uygarlık daha geniş bir anlam taşımaktadır. Medeniyet, belirli bir insan topluluğunun belirli bir coğrafya üzerinde ve belirli bir zaman içinde ortaya koydukları değerlerle sınırlıdır. Uygarlık ise binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda, insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan ve tüm insanlığın eseri ve malı olan evrenselliği ifade eder. Uygarlığın doğuşuna ve gelişimine birçok medeniyet katkıda bulunmuştur. Çin, Uygur ve Orta Asya Türkleri, Hindistan, Mezopotamya, İnka, Aztek medeniyetleri, eski Mısır medeniyetleri, Ege kıyılarındaki antik çağ sitelerinden Roma; Batı Avrupa’da aydınlatma çağını yaratan, sanayi inkılabını gerçekleştiren milletler, Amerika ve Uzak Doğu’daki Japonlar ve tarih boyunca birçok ülke ve ulus uygarlıkların gelişimine katkıda bulunmuştur.
İlk Kültür Merkezleri
Yeryüzünde coğrafi şartlara bağlı olarak ırk, din, dil, yaşam tarzı, bakımından birbirinden farklı birçok medeniyet doğmuş ve gelişmiştir. İlk uygarlıklar Irak’taki Dicle ve Fırat, Mısır’daki Nil, Pakistan’daki İndus ve Çin’deki Huang (Sarı ırmak) gibi büyük ırmakların verimli alüvyon ovalarında ortaya çıkmıştır. Bu ortamların tarım topluluklarını sulamaya muhtaç bırakan kurak ortam ve taş, metal, odun gibi hammadde kaynaklarına kolay ulaşma gibi birçok ortak özelliği vardır. Fırat – Dicle, Nil ve İndus bölgeleri muhtemelen ilk kentlerin ortaya çıkışından epey önce ticaretle birbirlerine bağlanmıştır. Çin Uygarlığı, İnka ve Mayalar ise bunlara göre birbirinden daha kopuk olarak gelişmiştir.
Bu medeniyetlerin oluşmasına coğrafi şartlarla birlikte farklı toplumların katkısı olmuştur. Kurulan medeniyetler isimlerini daha çok kuruldukları bölgelerden alırlar. Çin Medeniyeti, Mezopotamya Medeniyetleri, Mısır Medeniyeti, Hint medeniyetleri bunlara örnektir.
Mezopotamya Uygarlığı
Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgedir. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur. Bu yüzden birçok medeniyet burada gelişim göstermiştir. Bilinen ilk okuryazar topluluklara ev sahipliği yapmıştır. Bu yüzden Mezopotamya “Medeniyetler Beşiği” olarak da anılır.
Varlığını ve önemini Dicle ve Fırat nehirlerine borçludur. Mezopotamya’da tarıma uygun olmayan alanları tarıma kazandırmak için sulama kanalları yapılmış, bataklıklar drene edilmiş ve taşkın sonrası oluşan alüvyon birikintileri düzeltilmiştir. Bu çalışmalar sonucu zamanla köyler gelişerek kent haline gelmiştir.
Böylece Mezopotamya’da ilk kültür merkezleri ortaya çıkmıştır. Kentlerin ortaya çıkması insanlık tarihinde, ateşin bulunması ve tarımın başlamasından sonra kaydedilen önemli bir aşamadır. İlk kültür merkezlerinin ortaya çıktığı, önemli mimari eserlerin oluşturulduğu uygarlıklar, tarihi ve coğrafi koşulların etkisiyle hızlı gelişmiştir. Mezopotamya bölgesi dünyanın en tanınmış ve köklü medeniyetlerinden birkaçına ev sahipliği yapmıştır. Burada kurulan ilk uygarlık Sümer Uygarlığadır. Sümerler ilk yazıyı buldular, ilk kanunları da yaptılar. Mezopotamya’da Sümer uygarlığından sonra Akad, Elam, Babil, Asur uygarlıkları kurulmuştur.
Mısır Uygarlığı
Mısır medeniyeti Kuzey Afrika’da Nil Nehri ve etrafında kurulmuştur. Etrafının çöllerle kaplı olması diğer medeniyetlerle etkileşiminin daha az olmasına neden olmuştur. Bu nedenle Mısır medeniyeti kendine özgü özelliklere sahiptir. Mısırlıların medeniyete geçişinde; neolitik yerleşmelerin varlığı, Nil Nehri ve Mezopotamya uygarlığı etkili olmuştur.
Mısır’ın da Mezopotamya gibi, büyük bir taşkın nehre sahip olması, verimli topraklarından yılda iki kez urun alınabilmesi ve uygun iklim şartlarına sahip olması uygarlığa geçişini kolaylaştırmıştır. Nil Nehri çevresinde yaşayanlar düzenli taşkınlardan sonra bozulan tarlaların sınırlarını yeniden tespit etmek için matematikten yararlanmışlardır. Bu durum bilimin de gelişmesine katkı sağlamıştır. Nil Nehri’nin uygarlığa diğer bir katkısı da üzerinde ulaşım yapılmasıdır. Nehrin düzenli akışı nehir taşımacılığını geliştirmiştir. Nil boyunca hem ticari ilişkiler rahatça yapılmış hem de vergiler kolayca toplanmıştır. Bu durum uygarlığın çok daha hızlı büyüyüp güçlenmesinde etkili olmuştur.
Mısır firavunlarının bedenlerini, bilgi birikimlerini ve servetlerini obur dünyada korumak üzere Gize’nin heybetli taş piramitleri inşa edilmiştir. Piramitlerin Mısır toplumunun yapısını da simgeleyen rolü vardır. Tanrı-firavun tepede, devlet görevlileri orta katta, halk ise en alt katta yer almaktadır.
Mısırlılar Hiyeroglif adı verilen resim yazısını kullanmışlardır. Güneş yılına dayalı ilk takvimi icat etmişlerdir. Nil nehri ve tarımsal faaliyetler mevsimlerin adlandırılmasında etkili olmuştur. Mısır takvimi Miladi takvimin temelini oluşturur.
Geometri ve astronomide ilerlemişlerdir. Kesirli, ondalık sayılar ve pi sayısını buldular, ölümden sonraki yaşantıya inandıklarından (ahiret) mumyacılık ve tıpta ilerlemişlerdir. En önemli tanrıları Amon Ra’dır.
İnka Uygarlığı
İnkalar, Büyük Okyanus kıyısına paralel uzanan And sıradağları üzerinde 11-16. yüzyıllar arasında yaşamış ve büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. İnkaların yaşadıkları And Dağları’nın batı kıyısında çöl ve vadiler yer alırken kuzeydoğu kesimleri tropikal yağmur ormanları bulunmaktaydı. İnkalar, şehirlerini ve kalelerini, dini inançları nedeniyle korumak ve savunabilmek için And Dağları’nın yüksek kesimlerine inşa etmişlerdir. İnkalar bulundukları bölgenin coğrafi konumu nedeniyle güneşin hareketlerini incelemişler ve güneş saatini yapmışlardır.
İnka mimarisi üç temel kavram üzerine kurulmuştur: hassaslık, kullanışlılık ve sadelik. Patates tarımını ilk yapan uygarlıktır.
Machu Pichu antik kenti İnkalar tarafından yapılmıştır. Temmuz 2007’de seçilen dünyanın yeni yedi harikasından biri olmuştur.
Aztek Uygarlığı
Aztekler, bugünkü orta Meksika bölgesinde 14. ve 16. yüzyıllar arasında yaşamış bir Orta Amerika halkıdır. Aztekler gelişmiş tarım yöntemlerine, kendilerine ait bir dine, takvime, alfabeye sahiplerdi. Aztekleri keşfedenler İspanyollar oldu. Arkeolojik kalıntılar arasında tanrı heykelleri, dinsel içerikli taş alçak kabartmalar, duvar resimleri, kilden yapılmış İnsan heykelleri ve vazolar ile taş ve ahşap eşyalar vardır. Aztek sanatı temelde simgesel olduğu için bu kalıntılar yardımıyla önemli bilgiler elde edilebilir.
Maya Uygarlığı
Maya uygarlığı Amerika kıtasındaki Kolomb öncesi uygarlıklardan biridir. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika’nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala’ya kadar uzanan bir bölgede hüküm sürmüştür. Mayaların astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda ileri bir uygarlık düzeyinde oldukları görülmektedir.
Mayalar tarafından yapılan Chichen İtza Piramidi. 7 Temmuz 2007’de seçilen dünyanın yeni yedi harikasından biridir. Mayalar bu piramidi astronomi ve matematik bilgilerini ortaya koymak istercesine belirli bir sistemle İnşa etmişlerdir. Örneğin piramidin dört cephesinin her birinde 91 basamak yer alır. Böylece 4×91’le bulduğumuz 364 sayısına en tepedeki düzlüğü de +1 olarak eklediğimizde yıldaki günlerin sayısı olan 365’i buluruz.
Çin Uygarlığı
Çin uygarlığı Çinliler, Hint ve Orta Asya göçmenleri tarafından oluşturulmuştur. M.Ö 2400 yıllarından itibaren Çin Devletleri’nin etkileri görülmektedir. İlk yazılı belgeler ise ancak M.Ö 1500’lu yıllara kadar gidebilmektedir. Çin uygarlığı teknik buluşlarıyla tanınan bir uygarlıktır. Kâğıdı bularak dünya kültür tarihine bir imza atmışlardır. Barut, pusula, ipekli dokumacılık, baskı tekniği, ipekten kâğıt yapımı, porselen ve mürekkep ilkçağda Çinlilerce geliştirilip kullanılmıştır. Askeri teşkilatlanmalarda Hunlardan örnek aldılar. Hun saldırılarına karşı M.Ö 214’de yapımına başlanan 2400 km uzunluğundaki Çin Seddi’ni yapmışlardır. Yüzyıllarca devam eden Türk-Çin mücadelesinin temel nedenini İpek Yolu ve Orta Asya’nın hâkimiyeti oluşturmaktadır.
Akdeniz Uygarlıkları
Akdeniz kıyıları, medeniyetlerin ilk kurulduğu alanlardan biridir. Tarım alanlarının az olması, akarsuların varlığı, kıyılarında liman ada ve yarımadaların bulunması bu bölgede İyonya, Lidya, Yunan, Fenike ve Roma gibi birbirinden farklı medeniyetlerin kurulmasına neden olmuştur. Bu medeniyetlerden bazıları yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin olmadıklarından deniz ticaretine yönelmişler ve ihtiyaçlarının bir bölümünü denizden karşılayarak denizel karakterli uygarlıklar kurmuşlardır.
Romalıların medeniyeti 12 yüzyıl sürer, yönetim biçimi monarşiden oligarşiye dönüşerek büyük bir imparatorluk haline gelir. Roma Uygarlığı, Antik Çağda Roma kentinden başlayarak, önce İtalya, ardından da Akdeniz dünyasını fetheden büyük bir imparatorluktur. Kavimler Göçü sonucu, 395 yılında Roma İmparatoru I. Theodosius, Roma Uygarlığını iki oğlu arasında Doğu Roma (Bizans) ve Batı Roma olmak üzere paylaştırdı. Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında sona erdi ve imparatorluk hakları, Doğu Roma İmparatorluğu’na devredildi. Doğu Roma İmparatorluğu ise 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi sonucu yıkıldı.
İyonlar: M.Ö. 1200 yıllarında Yunanistan’dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu. Tarihte İzmir Körfezinden, Güllük Körfezine kadar olan bölgeye İyonya denilirdi. Yunanistan’dan gelen Akalar buradaki yerli halkla karışarak, şehir devletleri halinde yaşadılar. Başlıca İyon şehirleri şunlardır: Efes, Milet, İzmir, Foça, Bodrum.
Efes’teki Artemis tapınağı İyonlara aittir. İyonlar deniz ticaretinde gelişmişler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz’de birçok koloniler kurmuşlardır. İyonlar bilim ve sanatta gelişmişlerdir. Matematikte Tales ve Pisagor, Tarihte Heredot, Tıpta Hipokrat, Felsefede Diojen önemli bilim adamlarıdır.
Anadolu’da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeyde olanı İyonlardır. İyonlar ve Yunanlılar zamanla gemi yapımında ustalaşmış ve Akdeniz kıyılarındaki ürünleri toplayarak ihtiyacı olan toplumlara pazarlamaya başlamışlardır. Böylece farklı uygarlıklar arasında, ticari mallar taşınırken aynı zamanda kültürel gelişmeler bir merkezden diğerine nakledilmiştir. Akdeniz uygarlıkları yeni şehirler ve koloniler kurarken buradaki insanlar bereketli tarım alanlarının az olması nedeniyle daha geniş ticari imkân sunan sahalarda yerleşmişlerdir. Böylece kentleşme Akdeniz’in doğu kıyılarından batı kıyılarına doğru yayılmıştır.
Lidyalılar: Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuştur. Başkentleri Sard şehridir. Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Ticaretle uğraşmışlardır. Kral Giges Efes’ten başlayıp Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yaptırmıştır. Tarihte ilk sikkeleri altın ve gümüşten Lidyalılar dökmüşlerdir (İlk parayı bulmuşlardır). Lidyalılar M.Ö. 547 yılında Anadolu’yu işgal eden Persler tarafından yıkılmıştır.
Anadolu Uygarlıkları
Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, iyonyalılar, Urartular, Anadolu’da kurulmuş uygarlıklardır.
Hititler: M.Ö. 2000 yılında Anadolu’ya Kafkaslar yolu ile gelerek Kızılırmak yayı çevresinde devlet kurmuşlardır. Başkentleri Çorum yakınlarındaki Hattuşaş (Boğazköy) şehridir. Hititler Suriye’yi ele geçirmek için Mısırlılarla savaşmışlar, bu savaşın sonunda iki devlet arasında (M.O 1280) Dünya tarihinde iki devlet arasında yapılan ilk antlaşma olan Kadeş Antlaşması İmzalanmıştır. Hitit Devleti M.Ö 1200 yılında Anadolu’ya gelen Frigyalılar tarafından yıkılmıştır.
Frigyalılar: Devletin başkenti Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Gordion şehridir. Frigyalılar krallarına Midas unvanı verirlerdi. Frigler maden ve ağaç işçiliğinde, dokumacılıkta önemli eserler üretmişlerdir. Frigler, özellikle maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi. Kaya ve taş mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden çeşitli aletler yapmışlardır. Çok tanrılı dinleri olan Frigyalılar tarımla uğraştıklarından bu durum dinlerine de yansımıştır. Frigyalıların en büyük tanrısı toprak ve bereket tanrısı olan Kibele’dir. Kimmerlerin saldırısıyla zayıflayan Frigyalılar, Lidyalılar tarafından yıkılmıştır.
Urartular: M.Ö 900 yılında Doğu Anadolu’da Van Gölü ve çevresinde önemli bir devlet kuran ve günümüze kadar buradaki uygarlıkları etkilemiş bir kavimdir. Başkenti Tuşpa (Van) şehridir. Tarımla ve hayvancılıkla da uğraşmışlardır. Maden işlemeciliğinde ilerlemişlerdir. Van ovasını sulamak için yaptıkları su kanalları günümüzde bile kullanılmaktadır. Urartu Devleti M.Ö 600 yılında Medler tarafından yıkılmıştır.
Hint Uygarlığı
Hindistan oldukça zengin bir coğrafyaya sahip olmasına rağmen ilkçağda burada güçlü bir devlet kurulamamıştır. Bunun temel sebebi farklı milletler tarafından sürekli işgal edilmesi ve burada varlığını sürdüren “Kast Sistemi” dir. Kast sistemi Hindistan’da yaşayanların milletleşmesini engellemiştir. Kast sınıflarında birinden diğerine geçiş yoktur. Kast sistemine göre halk beş gruba ayrılırdı. Bunlar; din Adamları, asiller ve askerler, sanatkâr ve tüccarlar, köylüler ve işçiler, kölelerdir. Her sınıf ancak kendi içinde evlenebilir, farklı sınıflarla evlilik yoktur. Burada din adamlarının yönettikleri feodal prenslikler hüküm sürmüştür. Hindistan’da ortaya çıkan Budizm günümüzde Hindistan, Çin ve Uzak Doğu’da yaygındır. Bu uygarlığın bilim ürünleri önce İslam dünyasında Arapçaya, sonra buradan aldığı katkılarla birlikte Latinceye çevrilmiştir. Bu yüzden Hint uygarlığındaki çalışmalar, diğer toplumların bilimsel faaliyetlerini etkilemiştir,
Medeniyetlerin Gelişmesine ve Yayılmasına Neden Olan Bazı Buluşlar:
Yazı
Sümerler, yazıyı ilk kullanan uygarlıktır. Yazı, Asurlular başta olmak üzere pek çok kavim tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra bilim, hukuk ve ticarette de kullanılmış, ardından ilk eğitim kurumlan açılmıştır. Haftanın günleri de bu dönemde belirlenmiştir. Zaman içinde kahramanlık hikâyeleri, dini törenlerin uygulanma esasları vb. yazıya geçirilmeye başlanmış, tüm bunlar kültürün gelişmesine ve aktarımına büyük katkılar sağlamıştır.
Takvim
Dünya’nın güneş etrafında dönüşüne göre düzenlenen miladi takvimi İlk kez Mısırlılar kullanmış, Romalılar geliştirmiştir.
Demir
Demiri ilk işleyen milletlerden biri de Orta Asya’daki Türklerdir. Demir İlk önce silah yapımında, daha sonra da araç gereç yapımında kullanılmıştır. Eski Türkler göç ettikçe oradaki halklara demiri ve onu İşlemeyi öğretmişlerdir. Zamanla demir, savaşlarda üstünlük elde etmenin temel unsurlarından biri haline gelmiştir. Hititler de demirden silah yapımında kendilerine özgü teknikler geliştirmişler ve çok daha sağlam silahlar yapmaya başlamışlardır. Bu yolla iki yüzyıl boyunca süper güç olmayı başarmışlardır. Demir, dayanıklı olduğundan tarımda kullanılan araçların yapımında kullanılmış, sağlam sabanlarla ekilen topraklardan daha bol urun alınması sağlanmıştır.
Kâğıt
M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’da bulunan papirüs denilen bitkinin sapı uygun boyutlarda kesilip bir tahta üzerine dizilip, sulu vaziyette tokmaklanarak bir çeşit kâğıt üretilmekteydi. Yapılışı ve özelliği bakımından bugünkü kâğıttan farklı olmakla beraber, kâğıt ismi bu papirüs kâğıdından kalmıştır. Papirüsle beraber, çeşitli hayvan derilerinden yapılan parşömen kâğıdı da tarih boyunca kullanılmıştır. Kâğıdın kimin tarafından bulunduğu bugün kesin bilinmemektedir. Ancak bugünkü kâğıt hamuru ile elde edilen kâğıdın ilk modeli milattan sonra 105’te Çin’de yapıldığı kabul edilmektedir.
2 Yorum
teşekkürler
Merhaba Merve. iyi çalışmalar