Doğal Kaynakların Kullanımı

DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMI

Geçmişten günümüze kadar insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli doğal kaynakları kullanmışlardır. Bu kaynakları kullanırken de yaşadıkları alanı ve çevreleri değiştirmişlerdir. Hayatımızın vazgeçilmez doğal kaynağı olan su, tarımsal üretim, içme suyu, kullanma suyu, enerji üretme gibi konularda önemli bir yere sahiptir. Suyun yeterli ve uygun kalitede olması ekonomik kalkınma için gerekli unsurlardandır. Suyun fazlalığı sellere, su taşkınlarına, azlığı ise kuraklığa ve çölleşmeye neden olmaktadır. Bu sorunların çoğu suyun ve doğal çevrenin hatalı kullanımından kaynaklanmaktadır.

DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER NELERDİR?
1. Doğal Kaynağın Potansiyeli
Bir doğal kaynağın potansiyeli, kullanımında önemli faktörlerden biridir. Doğal kaynakların verimliliği her yerde aynı değildir, örneğin su kaynakları yetersiz bir ülkede hidroelektrik enerji üretimi azken, kaynakların fazla olduğu ülkelerde hidroelektrik enerji üretimi fazladır. Taşkömürü yataklarının fazla olduğu alanlarda kullanım fazlayken bu kaynakların varlığı ve potansiyelinin fazlalığı ülkelerin gelişiminde önemli etken olmuştur.

2. Kullanılan Yöntem ve Teknolojiler
Doğal kaynakların kullanımında yöntem ve teknolojik farklılıklar, ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle de ilgilidir. Gelişmiş ülkelerde kullanılan yöntemler ve teknolojik güç kaynak kullanımını en üst düzeye çıkarmaktadır, örneğin gelişmemiş ülkelerde uygulanan tarım yöntemleriyle tarım alanlarından alınan verim azken, gelişmiş ülkelerde bu verim çok daha fazladır.

3. insanların İhtiyaçları
İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için doğal kaynaklara ihtiyaç duyarlar, bu ihtiyaçlar geçmişten günümüze değişiklik göstermektedir. Demir çok eski çağlardan itibaren kullanılan bir madenken günümüzde bor önemli bir maden olmuştur. Fosil yakıtların tükenebilir olması enerji üretiminde yeni kaynak arayışını beraberinde getirmiştir. İhtiyaçlar değiştikçe kullanılan kaynaklar da değişim göstermiştir. İhtiyaca bağlı bilinçsiz tüketim ise çevre felaketlerini de beraberinde getirmektedir, örneğin; Özbekistan’da aşırı sulama yapılarak pamuk üretiminin artırılması Aral Gölü’ne dökülen nehirlerin az su taşımasına bu da Aral Gölü’nün kurumasına ve çölleşmeye neden olmuştur.

DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINA ÖRNEKLER
1. Mississipi Nehri
1927’de meydana gelen sel ve taşkınlar büyük zararlara sebep olmuş bundan sonra suyu kontrol altına almak için baraj ve nehir üzerine kilometrelerce setler ve pompa istasyonları inşa edilmesine karar verilmiştir. Ancak bu tedbirler istenen sonuca ulaşmamış, Mississipi çevresine zarar vermeye devam etmiştir. 1993 yılında yoğun yağışlara bağlı olarak nehirler taşarak 9 eyaletten on binlerce insanı evlerini terk etmeye zorlamıştır. Tarım arazilerini sular basmış, nehir trafiği durmuş büyük can ve mal kayıpları olmuştur.

2. Arkansas Nehri
Amerika’nın Oklahoma eyaletindeki Tulsa şehrinden gecen nehir 1984 yılında sel ve taşkınlara yol açmış önemli hasarlar oluşturmuş, yol ve köprüler yıkılmış, alt yapı hizmetleri kullanılamaz hale gelmiştir. Bu felaketten sonra, korunmak için akarsu üzerine goller oluşturulmuştur. Gollerin sel ve taşkınlarda içleri dolmakta sel ve taşkınların önüne geçilmektedir. Bu uygulamada başarılı olunmuş ve giderek ulusal model halini almaya başlamıştır.

3. Manavgat Nehri
Türkiye’nin Akdeniz sahillerinde gelişen iç ve dış turizm nedeniyle, yaz aylarında artan su ihtiyacının giderilmesinde olduğu kadar, yurt dışından gelebilecek talepleri de karşılamak için, Manavgat Su Temin Projesi başlatılmıştır. Projeye göre, Manavgat yakınlarında sahilden yaklaşık 2 km. mesafede deniz üzerinde inşa edilecek su dolum tesislerine yanaşacak tankerlere, Manavgat Nehri’nden günde 500.000 m3 (yılda 180 milyon m3) su verilecektir. Manavgat Barajı’nın 1 km aşağısından bir yapı ile çevrilecek 6 m3/s (500 000 m3/gün) su, tasfiye tesisine ulaştırılacaktır. Günlük kapasitenin yarısı arıtılarak, tasfiye edilmiş ham su 11 km uzunluğunda iki boru hattı ile dolum tesislerine ulaştırılacaktır. Proje daha önce de belirtildiği gibi hem Türkiye’nin iç ihtiyaçlarını karşılamaya, hem de ülke dışına su ihracına yönelik bir çalışmadır. Bu sudan Ortadoğu ülkeleri veya diğer ülkelerin normal piyasa koşulları içeresinde faydalanmaları mümkündür.

DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINDA ÇEVRE DUYARLILIĞI
Aswan Barajı
Nil Nehri üzerinde kurulmuş en büyük barajdır.
Burindi, Ruanda, Zaire, Kenya, Tanzanya, Uganda, Etopya, Sudan ve Mısır’dan oluşan 9 Afrika ülkesi arasında paylaşılmış olan Nil nehri havzası 2,9 milyon km 2 bir drenaj alanını kapsamakta ve bu alan tüm Afrika kıtasının %10’una denk gelmektedir. Dünyanın en uzun nehri Nil, Orta Afrika’dan Akdeniz kıyısına kadar 6825 km yol almakta olup Beyaz Nil, Etiyopya platolarından gelen Mavi Nil kolu ile Sudan sınırları içinde Hartum şehri yakınlarında birleşmektedir.
Viktoria Gölü’nden doğan Beyaz Nil, yaklaşık 70000 km2 bir alanı kapsayan dünyanın en geniş bataklık ve ıslak alanına girmektedir. Sudan’ın güneyinde yer alan ve Sud bataklığı olarak adlandırılan bu sahadaki su kayıplarını önlemek için, Nil’in belirtilen bölgeye girmeden çevrilmesine yönelik Jonglei Kanal Projesi ne başlanmışsa da, Orta Afrika ve Güney Sudan’daki siyasi istikrasızlıklar nedeniyle devam edilememiştir. Ayrıca Dünya’nın en büyük ıslak alanı olan sahada projenin yaratacağı etkiler, Avrupa’daki çevre kuruluşlarının büyük tepkilerine neden olmuştur.
Mısır-Sudan sınırı yakınlarında yıllık ortalama su potansiyeli 84 milyar m3 olan Nil, yaklaşık olarak Fırat ve Dicle nehirlerinin toplam akım miktarına eşdeğer bir potansiyele sahiptir. 84 milyar m3un %85’i, 72 milyar m3 su, Etopya platolarından Mavi Nil kolu ile gelmektedir. Diğer 6 ülkenin katkısı ise, 12 milyar m3,tur. Sudan ve Mısır topraklarından ise hiçbir katkı olmamaktadır.
Aswan Barajı yapıldıktan sonra meydana gelen geniş göl alanından, (su seviyesine bağlı olarak 3000-6000 km2 arasında değişmektedir.) çok sıcak iklim şartları nedeniyle yaklaşık 10 milyar m3 su, buharlaşma ile kaybolmaktadır. Aswan Göl’ünde buharlaşma ile her yıl kaybedilen su miktarı, Urdun, İsrail ve özerk Filistin’in toplam yeraltı ve yerüstü su kaynakları olan yaklaşık 2.5 milyar m3 suyun dört mislidir. Nehirlerin aşağı kesimlerinde inşa edilen depolama tesislerinde biriktirilen sular, geniş sahalara yayılarak buharlaşmaya acık su yüzeyini oluşturmaktadır. Mısır ile Sudan arasında 1959 yılında imzalanan Nil Nehri’nin sularının paylaşımını öngören anlaşma ile söz konusu nehrin oluşmasına hiç bir katkıda bulunmayan ve Aswan Barajı nedeniyle 10 milyar m3 su kaybına neden olmaktadır. Mısır, 84 milyar m3 olan tabi akımların %66’sına, Sudan %22’sine sahip olurken, geriye kalan su buharlaşma ile kaybolmaktadır. Mayıs 1929 tarihli Nil Suları Anlaşması, Nil Nehri’nin Hidro-Politik tarihinde özel bir önem taşımaktadır. Anlaşmanın en önemli maddesi aşağıdaki gibidir.
“Sudan ve İngiliz yönetimi altında bulunan diğer ülkelerde, Nil Nehri ve kaynağını teşkil eden goller üzerinde, Mısır’a intikal eden suyun miktarını azaltacak, intikal tarihini geciktirecek veya su seviyelerini düşürecek hiçbir sulama, eneği tesisi inşa edilemez veya tedbir alınamaz. ”

Sudan’ın güneyindeki Sud bataklığında meydana gelen su kayıplarını azaltmak için, Yukarı Nil Projesi’nin ele alınması düşünülmektedir. Sud bataklığına giren su miktarı yaklaşık 50 milyar m3 olup çıkan su, diğer bir ifadeyle Nil Nehri’ne katkı, ancak 12 milyar m3 olmaktadır. Bu bölgede açılacak Jonglei I ve Jonglei II kanalları ile su kayıplarının en aza indirilmesi planlanmıştır. Mısır ve Sudan’a 3.8 milyar m3 ilave su sağlayacak olan ilk kanalın inşasına 1978 yılında bir Fransız firmasınca başlanmışsa da, 1983 yılında Güney Sudan’daki iç karışıklıklar nedeniyle inşaat durmuş bulunmaktadır.

Üç Boğaz Barajı
Çin’de Yangce Nehri üzerinde kurulmuş 1993’te yapımına başlanıp 2012’de tam kapasite ile çalışmaya başlamıştır.

Amacı
• Sel baskınlarını kontrol etmek
• Taşkın tehdidinden korumak
• Elektrik elde etmek

Ortaya çıkardığı sorunlar
• Akarsu havzasında tarihi ve güncel pek çok yerleşim yeri sular altında kalmıştır.
• Buralarda yaşayan 1 milyondan fazla insan yer değiştirmiştir.
• İnşaat sırasında yükselen sular, göçebe balıkların hareketini etkilemiştir.
• Bazı bitki türleri ortadan kalkmıştır.
• Kontrol eksikliği olursa sanayi ve evsel atıkları baraj gölünde kirliliğe neden olacaktır.
• Nehrin taşıdığı alüvyonun baraj gölünde birikmesi, bu alüvyonların deltaya ulaşmaması deltadaki verimi düşürecektir.
• Baraj inşaatı sırasında yaban hayatı üzerine olumsuz etkisi görülmüştür.
• Büyük fay hattına yakın yerde kurulduğundan deprem riski altındadır.
• 1084 km2,lik alanda bulunan 1.200.000 konut baraj rezervuarı dışına taşınmıştır.

Aswan Barajı
1968’de inşa edildiğinde mühendislik harikası olarak nitelendirilmiştir.
Amacı
• Taşkınları kontrol etmek
• Yeni acılan tarlaları sulamak
• Tarımsal üretimi artırmak
• Mısır’ın elektrik ihtiyacının yarısını karşılamak

Ortaya çıkardığı sorunlar
• Nil’in taşkın suları ve Etiyopya yaylalarından getirdiği alüvyonlar, baraj golünde biriktiği için nehir vadiyi besleyememekte bu yüzden de gübre talebi artmaktadır.
• Elde edilen tarımsal üretim nüfus artışıyla yetersiz kalmış dışardan gıda maddesi alır duruma gelinmiş.
• Nehrin sağladığı besleyici maddeler gelmediği için Akdeniz kıyılarında sardalya balığı üretimi azalmıştır.
• Nil deltası şiddetli erozyon ve tuz birikimine maruz kalmıştır.
• Mısır’da parazitlere bağlı hastalıklar artmış

Atatürk Barajı
Ülkemizin ve Avrupa’nın en büyük, en çok enerji üreten barajıdır. Baraj gölü ülkemizin Van ve Tuz Gölü’nden sonra 3. büyük gölünü oluşturur. Şanlıurfa ve Adıyaman illeri arasında, Fırat Nehri üzerinde kuruludur.

Amacı
• Yeni acılan tarlaları sulamak
• Tarımsal üretimi artırmak
• Elektrik ihtiyacını karşılamak

Baraj 1992 yılında işletmeye açıldı. 8 türbine sahip barajın yüksekliği 169 metredir. 2400 MW gücüyle yıllık 8900 GWh elektrik üretim kapasitesine sahiptir. Kaya dolgu tipinde bir barajdır. Gövde hacmi 84 500 000 m3 tur. Dış yüzeyi kaya içi kil ve topraktır. Atatürk Barajı, dolgu hacmi bakımından dünyanın en büyük 6. büyük barajı durumundadır. Hidroelektrik Santralı da, dünyada halen yapımı surenler arasında 3. inşa edilmiş olanlar arasında da 5. en büyük santraldir. Atatürk Barajı, tamamen Türk işçi ve mühendisinin emek ve alın teriyle gerçekleştirilmiştir. Bu dev barajın gövdesi 80 ay gibi kısa bir zamanda bitirilmiştir.

Ortaya çıkardığı sorunlar
• Birçok yerleşmenin sular altında kalması
• Arazi sorunları
• Kara ekosistemlerinin zarar görmesi
• Tarihi ve turistik yerlerin sular altında kalması

Barajların Faydaları
Yenilenebilir enerji üretim ve tüketimine imkân verir. Doğal cevrede kirliliğe neden olmayan enerji üretimi sağlar. İlk yatırımdan sonra sadece bakım maliyeti olduğundan ucuz enerji kaynağıdır. Yılın her mevsiminde suyu kullanma imkânı sağlar. Sosyal, kültürel, sportif faaliyetler için geniş imkânlar sağlar.

KIYI KULLANIMI VE JAPONYA ÖRNEĞİ
Japonya bir adlar ülkesidir. Toplam kıyı uzunluğu 29.751 km’dir. Sahi İler uzun ve kayalıktır. Japonya’nın toplam yüzölçümünün yüzde 7’si dağlıktır. Yerleşim alanlarının sınırlı olması bazı tesislerin deniz içlerine yapılmasına neden olmuştur.

Japon Hava Alanı
Japonya’daki Offshore Havaalanı hizmete açıldı. Yeni Nagoya hava terminalinin açılışı gerçekleştirildi. “Central Japan International Airport (CJIA)” diğer adı “Centrair” olan bu terminal, Japonya’nın ucunu büyük şehri olan Nagoya’nın güneyinde, 470 hektar büyüklüğünde bir alana sahip suni bir ada üzerinde bulunuyor. 1.300 metre uzunluğundaki 2 köprü, yeni havalimanını liman kenti Tokoname ile birleştiriyor. Nagoya merkezinden havaalanına 30 dakikada ulaşılabiliyor.
Nagoya’daki deniz zemini çamur tabakası ile kaplı olduğundan ilk aşama olarak bu tabakanın kurutulması gerekti. Suyu azaltmak için yeraltına çelik borular döşendi ve kumla kaplandı. Bu şekilde sertleştirilen zemin üzerine sertleştirilmiş kumdan bir temel yapıldı. Erozyonu önlemek için taş ve beton bloklardan oluşan temel duvarları uygulandı. Tüm bu İşlemler için milyonlarca metreküp toprak kullanıldı. Sağlamlaştırma için tüm terminal alanı, çelik kolonlar üzerine oturtuldu. Büyük çelik-cam yapı terminal binası, Amerikalı bir proje ekibi tarafından tasarlandı.

Şehrin gerisinde yer alan Rokko Dağları’ndan çıkarılan taş ve toprak kıyıya taşınarak gemilere yüklenmiş ve yaratılması düşünülen arazi, deniz seviyesinde belerinceye kadar Kobe Körfezi’nin sığ olan kıyılarına boşaltılmıştır. Günümüzde bu adaya ek olarak Roko Adası ve Kobe Körfezi’nin güneyinde uluslararası uçuşlar İçin yeni havalimanı İnşa edilmiştir.
Yeni oluşan sahada 20.000 kişiyi barındırabilecek alışveriş merkezi park, okul vb. olanaklara sahil yüksek binalar yer almaktadır. Projenin başka bir etkisi de Roko Dağları’ndan alınan taş toprak Roko Dağlarının düzleşmesine neden olmuş ve bu alan da büyük yeni bir şehirsel mekân oluşturulmuştur. Bu şehrin adı “Suma” dır. Yeni havaalanı projesinin tüm maliyeti, Toyota’nın da üyesi olduğu büyük bir Japon sivil toplum kuruluşu tarafından karşılandı. İnşaat maliyeti 5.6 milyar Euro ile tahmin edilenden %13 daha düşük oldu. Havalimanının kurulum aşamaları aşağıda resimlerde sırasıyla verilmiştir.

ByGeo: Coğrafya hayata bakış açım, hayat felsefem..